Cüneyt Asan Günaydın Et ve Restoranları Kurucu Ortağı

Mesleği Kasap. 1959 yılında Erzincan’da doğdu. Annesi, 10 çocuk dünyaya getirdi, 5 çocuğu hayatta kaldı. Babası kalan çocuklarının okumasını istediği için hep birlikte 1962’de İstanbul’a göç ettiler. İstanbul'da Bostancı Lunaparkın üstündeki Civciv Mahallesi olarak adlandırılan yerde bir gecekonduya yerleştiler. Babası, bir süre sonra apartman görevlisi olarak işe başladı. Kişilikli, dürüst, sağlam bir adamdı.

Cüneyt Asan, ailesine yardımcı olmak için ilkokul yıllarında bir kasap dükkânında işe başladı ve ekonomik sıkıntılardan dolayı eğitiminde ilerleyemedi. Okulda her ihtiyacı, kendisine yapılan yardımlarla karşılanıyordu. Maddi imkânsızlıklardan ötürü bir önlüğü dahi yoktu. İlkokul öğretmeninden çok sevgi görmüştü. Bir gün öğretmeni kendisine yardımcı olmak amacı ile sınıf arkadaşlarından Gülcan’ı çağırdı.  Gülcan maddi durumu iyi bir ailenin kızıydı.  Ona, Cüneyt’i eve götürmesini ve annesinin ona önlük dikmesini söyledi.  O an bir kırılma noktasıydı. Cüneyt Asan, o akşam eve gittiğinde artık okula devam etmek istemediğini söylediyse de babası buna asla izin vermedi. O zaman kararını verdi. 

Ertesi gün okul saati bittikten sonra elinde çanta niyetine taşıdığı torbası ile Bostancı Kasaplar çarşısına girdi. İçeri adımını attığı Bahar Kasap’ta ilk işine başladı. Patronu ona bir önlük verdi ve o gün kasap oldu. Çay, kahve yaptı, ortalığı temizledi. Gelen müşterilerin poşetlerini taşıdı ve az miktarda olsa harçlık toplamaya başladı. Böylelikle para ile tanışmış oldu. Cebinde ilk kez para ile okula gitti. İki arkadaşına kola ısmarladı. 

Sonra her gün okula oradan kasaba gitti. Askere gidene dek orada çalıştı. O yaşta bile etin nasıl tutulması gerektiğini düşünüyordu. Türkiye’de kasaplıkla ilgili ne kadar ilk varsa hepsini gerçekleştirdi. Kasaba ilk köfteyi koyan, çocukları çeken, kadının işini kolaylaştıran, ilk tavuğu parçalayan ve tavuktan ürünler yapan kendisi oldu. Bir süre sonra ustaların üzerindeki koku bile ona aşk gibi gelmeye başlamıştı. 

Zaman içinde bu işin kendisine gönderildiğine inandı. O yüzden çok insan yetiştirdi. Türkiye’de, Moskova’da, Dubai’de, Katar’da, Londra’da yüzlerce kişi Cüneyt Asan'ın tezgâhından geçti ve büyüdü. İlk başta çalıştığı dükkân iyi durumda değildi. Çok yoksul zamanlar geçiriyorlardı. O dükkânı yaşatmayı başardı ve sonra sahibi oldu. Ustalardan çok dayak yedi ama yılmadı, devam etti. Direndi ve direndikçe güçlendi. Askere gitmeden önce patronu her şeyin sorumluluğunu ona veriyordu. O güne kadar dükkânın adı Bahar Kasap’tı. Bir gün bütün dükkân isimlerinin benzer olduğunu fark etti. O da fark yaratmak istedi. Kasabın adını değiştirerek 'Günaydın' ismini koydu. O günlerde çocuklar, Günaydın gazetesini sokaklarda bağırarak satıyordu ve bu Cüneyt Asan’a güç ve büyüklük algısı veriyordu.  

12 Eylül’de askerlik yaptı. Çok zor bir süreçti ki bu da birçok şeyi fark etmesini sağladı. Kendine verdiği sözü tutmayı her zaman çok önemsedi. Başarmaya başladığında insanın daha çok başardığını keşfetti. Kartopu gibi. Her zaman kavga değil, ahlak ile mücadele etti. Daha çok çalışarak rekabet etmeyi bildi. Güçlendikçe büyüdü. Yarışın içinde hep devam etti. Askerden dönünce patronu dükkânı satmaya karar verdiğini söyledi. O da ceketini aldı ve çıktı. Bir hafta sonra patronu yanına geldi. Dükkânı almak isteyenlerle bir şekilde anlaşmasını istedi. O günkü dükkânın alıcısı olanlar bugünkü 35 yıllık ortaklarıydı. Dükkânı devraldılar. Parayı denkleştirmek için 7 ortak güç birliği yaptılar. Mesele gücü oluşturmaktaydı. Türkiye’de bu işi yapan pek çok kişi Cüneyt Asan’ın dükkânlarında çalışmıştır ve sektöre birçok nitelikli uzman yetiştirdi. Kendisini yetiştiren ustaların bir kısmı da bugün halen onunla beraber çalışıyorlar. Ortaklıklarının 5'nci yılında kendi et üretimini yapmak için Tekirdağ Malkara’da et üretim çiftliğini kurdu. Çiftlikle birlikte Türkiye’de restoran ve fabrikalara çiğ et vermeye başladılar.

Cüneyt Asan ve ortakları Günaydın Restoran ile fark yaratmaları gerektiğini biliyorlardı. Dünyadaki ilk Amerikan Barlı Kütüphaneli Kasap’ı açtılar. Gazetelerde baş sayfada mesleğine çağ atlatan kişiler diye anıldılar. Antep’ten, Urfa’dan, Güneydoğu’dan kebapçılar İstanbul’a gelip kebapçı dükkânı açıyorlardı. O dükkanlara et tedarik etmeye başladı. Sonra da kendisi 1992’de Küçükyalı Çamlık’ta ilk kebapçı dükkânını açtı.
Arkasından talep artınca Bostancı, Kozyatağı, Etiler, Suadiye şubeleri geldi. Şimdi yurt içinde ve yurt dışında onlarca şube ile birlikte Türkiye’de bir lojistik merkezi var. Türkiye’nin restoran sektöründeki devleri arasında yer alıyor. 2500 çalışanı var. Cüneyt Asan, yeni biri bünyeye katıldığında, önce ona eğitim veriyor. Eğitime önem veren ve buna gönülden inanmış bir girişimci.
Kurulduğu günden itibaren sektörde hep yenilik ve farklılıkları takip eden Cüneyt Asan, Günaydın Et, Günaydın Kasap/Steak House, Günaydın Köfte Döner olmak üzere sektöre hizmet veriyor. 

Türkiye’de yapılan en iyi 10 restoran seçimlerinde her zaman ilk sıralarda yer alan bir marka. Yan ürünleri Gaziantep’ten getiriyor. Etin en iyisini hedefliyor. Ustasını da en iyi şekilde yetiştiriyor. İletişime çok önem veriyor. Türkiye’de AVM’ler dönemi başladığında İstinye Park’ın kurucuları müşterisiydi. Onlarla olan iletişimi sayesinde alışveriş merkezinde yer alma alanı açıldı. İlk olarak İstinye Park’ta bir yer açtı. DRY AGE sistemi ile tanıştı. Bugün kendi projesi olarak Himalaya tuzundan yapılmış dolaplar dünyada kullanılıyor. 2016’da Dubai’ye ilk şubesini açtı. Buradaki dükkan sayılarını hızlı bir şekilde arttırmayı hedefliyor. Katar, Londra, Dubai, New York’ta da yer almak planlar arasında. Kendi etini kendisi için üreten bir marka Günaydın. Balıkesir Gönen’deki çiftlikte 20 bin dana besliyor. Çiftlik, Türkiye’deki 5 Ari çiftlikten biri.

2015’te Doğuş Gurubu ile ortaklık kuruldu. Hedef dünya markası olmak. Cüneyt Asan’ın en önemli ilkesi, gittiği her yerde var olduğunu hissettirmek. İnsanın varlığını hissetmediği takdirde kendi değerini de fark etmediğini dolayısıyla yolda kaldığını düşünüyor. Kendisi tüm yaşamı ile hayatın bir gerçeğini sembolize ediyor. Kendini bulabilen, yol çizebilen ve o yoldan yürüyen, en çok da inat eden bir karakter. Başarmak için bir hedef ve en önemlisi de bir ihtiyacın olması gerektiğini savunuyor. Çok varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmenin, çalışmak ve başarmak azmi adına birçok sebebi yok ettiğini düşünüyor.

Şans ve tesadüfe asla inanmıyor. Emeğe, akla ve bilime inanıyor. İnandıklarının ve rüyalarının arkasından koşmaya inanıyor. Düşündüklerine bir sevda gibi inanmayı başarı nedeni olarak kabul ediyor. Tüm zorlukların daha çok gelişmek için sebepler olduğunu düşünüyor. Gelişmeden ve emek vermeden dönüşümün mümkün olmadığını savunuyor.

Anasayfaya dön